30 Kasım 2012 Cuma

Ölüm Algısı



Yaşamak
doğumun dayatmasıdır.
Ölüm ise kaçınılmaz son,
Dünya da bulunmak yaşamak demek değildir;
Herkes yaşayamıyor.
Paris’in son sokaklarında
Fransız bir fahişeye soyunmak…
Sanatın şairane büyüsünde ressamlar sokağına sokulmak
Ya-
Hut
Roma da operaya boğulmak
Soyunmak, yaşama ve hissedişe.

Kareli üçgenli sistemin içinde dış açıya ulaşmak…
Bir örümceğin ağlarında kıvrana kıvrana
Kanayan yaralarına ayna kırıntıları ekmektir.

Saldırının kazandığı nokta yaptığı defanstır.
Yapılan defansı kırmanın yolu saldırının duraklatılmasıdır.
Hiç bir şey olduğu gibi görünmez
Ve algı kapılarımız kirli çiçeklerle çevrili olduğu sürece.
Yaşamın sonsuzluğuna varamayız.

İnsanın kendini bulması…
Bir sihir kadar değerlidir.

Ölülerin tabutları derindir.
Ölüler, bakmazlar ise cam yerine aynaya
Önce daha büyük bir mezar,
Sonra bir sigara ve de bir zippo isterler.
Manzarası olsun isterler
Ve bir televizyon sığmadıysa bir magazin dergisi isterler.
Yeni çıkmış bir telefon
Ya-
Hut
yeni sosyal paylaşım sitelerinde bir üyelik isterler
sonra boy boy resimlerini koymak,
günlük yaptıklarını paylaşmak isterler
ne yapabilirler ki artık mezar gerçeğinin içinde
ve sonra son model bir otomobil
ya sonra, sonra, sonra…

Ayna camın ikiyüzlülüğünü ortaya koyabilmiştir.
Ayna gerçektir, her şeyi gören göz
Kendini aynada bulabilir.

24 Kasım 2012 Cumartesi




Yeşil Gözlü Kenar Mahalle Kızı

mahallenin kızgın kızı
özentili dilinin ironisi elindeki ipin.
dikiş makinesi altındaki gizli sevişmelerin
tırabzanlar da tırmanışın
ölümden ürkmeyişin mi?

varoşların fısıltılı tınısı,
sen bataklıktaki zambak
sen bembeyaz yasemin
yeşil yaşam yansımalarının yolu yordamı
ördüğün kilimlerin yola yapışıklığı mı?

parlak deriye sahip balinanın
kıvrımlı dönüşleri belinin.
tozlu yollara yol katıp düştüğün
yayığın içinde tandıra yapışan etin

ey kenar mahalle kızı
manavcı hırsızı
ucuz kullanılmış defteri 
yazılarının en yoğun kelimelerine 
sahip alfaben çukur gamzelerinde ki kir birikintisi
yaşamının hikayesi.

22 Kasım 2012 Perşembe

Kendi hikayemden bir parça


           - Ağlama  sus ve şu güzelliğe bak, görmüyor musun? Sil buğulu gözlerini, burhamlaştırma kalbini hemen. Bir bak şu manzaraya, vadiye ormana nazırında ki göle, gölün getirdiklerine.
            Lider sözümü kesmek istese de susmadım burnumun ucundaki namluya aldırmadan. Önce namluya sonra liderin gözlerine… Kimseden ses çıkmadı devam ettim, sesimi bir anda kesebileceğini bildiğim halde zamanın saliselerine verdiğim değer kelimelerde gizliydi.
            - Yavaşça yaklaşıyorsun bana biliyorum öldüreceksin beni ama ne kaybedersin on dakika geç öldürsen. O vadiye gidelim gel on dakika huzuru mutluluğu bulalım gölü dolduran akarsunun kaynağına gidelim. Ne var orada büyük dağın bir şelale mi var? Şırıltısını duyuyor musun? Gelin buluşalım şelalenin şırıltısında. Doğanın müziği kavursun içimizi rüzgâr yelesi tenimizi. Ormanın yeşiline dalıp ton ton rengin dingin bir büyünün ahenginde doğalım.
            Bir silah sesi duyuldu, ince tiz bir ses deldi kulağımı. Herkes bir anda irkildi, sustum o an ve etrafımdakilere çevirdim bakışlarımı sonra dün, bugün, yarında birinin öldüğünü görecekleri gerçeğini hatırlamışlardı yanımdakini kanlar içinde gördüklerinde. Bir ölü, bir ölü, bir ölü daha mutsuzluğun en dibe en koyu şekilde oturuşunun içinde birebir yaşayarak bir ölü daha gömecekler. Kokuşmuş cesetlerin kokusunu esen rüzgarlar alıp götürmüyor; çünkü işlemişti ölüm kokusu burunlarına ve bırakmayacaktı yakalarını, izin vermeyecekti hayal kurmalarına.
            Önce yanımdakine sonra anlattığım manzaraya çevirdiler kafalarını. Kuru çalılıklar ve tek tük ağaçlardan oluşan tepelerden başka hiçbir şey yoktu etrafta, ne bir canlı belirtisi ne bir su, nede yakıcı güneşin ışınlarından başka. İşte o an, on gün gece olsa, bulutlar açsa yolları, yıldızlar ve meteor yağmurları yağsa bir saniyede, doksan dokuz salise sürebilirdi gerçeği ortaya koymaya. Yeşeren ümit ve umut tanecikleri daha tohumken öldü o anda. Mutluluk anlık bir vakaydı, hayal kurmak ise saniyeler içinde kaybolan yapraklara dokunabilmekti.

6 Kasım 2012 Salı

Umut Kendini Öldürdü


gri bir bulantı gelecek.
kamaşa, kaos en büyük plan,
o an
hitler bile hayal edemeyecek tek bir ırk
ışıltılı karanlık denizin dibidir.
bir deniz kaplumbağası
101 yumurta bıraksa da
1 umut yeşermeyecek
köklerin sahip olduğu toprakta.
ben Eflatun’un varislerinden
Büyük İskender’ in sahip olmadığı tek duyguyum.
umut ölüyor.

zafer noktası acıdır.
gücün zirvesi yalnızlığını hapis eder kare küplere
anıların düşmanlarını sunar sana
yol tektir.
zaman ise içine hapis yattığımız pusu
bir gün, Venüs’ün ışıltısına kapılıp dalgacıklarda süzülebilirsin
tarihin fark edemediği yandaşlar
zaferinde boğulsun bırak.
bazen Tibet efsanelerine kavuşmak
beklide oturduğun koltuğa yaslanabilmektir
umut sen ölünce ölür.