19 Şubat 2013 Salı

Ölüme 5 kala...


Gülün garip dikenleri batacak! göbeğimize .
Saatin yelkovanı, yavaşlayacak ince bir dal parçasının suda batışı kadar ağır.
Uzun geceye dayanacağız, sırtımız dönük.
Ah! Yorgun yatağımız, son defa kucaklasın bizi.
Son defa örtsün üstümü kar beyaz.
Vakit geldi ölüyorum.

Belki son bir koku alırım,
Belki bir bardak su,
Acı ve son nefes kadar ağır olmalı.

Ağaçların kalbi toprakta atarmış.
Bilmezmiş, gece ve gündüz.
Akıt kanımı mezarımdan kalbine.
Kökün sarsın dört bir yanımı.
Ben, sana dönüyorum.

Belki son bir tat gelir, dilinden dilime.
Belki bir bardak şarap,
Sıcak ve son bakış kadar masum.


15 Şubat 2013 Cuma

Saklanışlara ilk adım

Çok fena yalana bulandık. Sevişeceğimize seksi görünmek istiyoruz. Okuyup idrak edeceğimize bilgili görünmeye çalışıyoruz. İyi insan olmayı değil, iyi bir insan görüntüsü vermeyi amaçlıyoruz. Görünmek istediğimiz şeyi ‘ol’mayı amaçlamadığımız için üzerimize giydiğimiz kostümü çıkarıp yatağa girdiğimizde kendimizle karşılaşıyoruz. Yatağı bir ayna olanlar endişeyle bakıyorlar kendilerine. Kiminin aynası bile yok; çıplaklığına bile örtü geçirmiş, çarşafın altında yatıyor.

10 Şubat 2013 Pazar

Bana inat...

Başı boş yalnızlığıma kavuşmak çok da zor değil. Beraber olduğum genç kadının, bir Meksika gezisine gideceği zaman uçağının düşebileceğini hayal edebilecek kadar acımasız hayalim ki mutlu bitemezmiş gibi hiç bir sevgim. Bedavaya verdiğim kalbim değersizdi sanki benim için. Aldı avuçlarının içine çıplak vücudumu. Karanlık gecelerimizin ani yükselişlerindeydi tek süpriz. Bir de bendim ona süpriz. Ah! Nasıl inanabilirim ki aşık olabileceğime. Yalnız ben, hızını alamayan kalbimin titremesini gözlerimde görebiliyor diye ürkek ürkek uzanırken soğuk iğne yağmurlarının arasından karamel tadındaki sevgilime. Tehlikeli hayaller neden bırakmazlar ki peşimi? Acırım gözlerime bakarak akan yaşlara. Ulaşır mı elim duvarlara? Tutabilir miyim? Ki bu alışılmış yalnızlığın afyonu bırakır mı peşimi bu gece? Varsam keşke sana yine, düşünmeden, kafatasımın üzerinde dikiş diken yağmura açsam göğsümü. Gece rüyamda gördüm seni ilk defa, intahâr ettin ben sadece düşüşünü izleyebildim. Uyandım, uyandın. Sordun meraklı gözlerinle. Yeniden doğdun sandım. Hep doğ her sabah. Hep doğ, her gözümü açtığımda. Ne kadar öldürsem de seni rüyalarımda. Bana inat. . .