Burada Çin Prensesi kaçırıyorum, sonra bulutları ısırıyoruz... Isıtılmayı bekleyen arzular ve sönmeyen aşklardan çok uzakta... merhametten nefret edercesine... ayaklanma çıkartıyorum ruhumdan beynime akan, mızraklar saplayarak ve bir çemberin merkez noktasına sıkıştırıp dış açıyı kovalamasını izliyorum... uyandırmayın...
19 Şubat 2013 Salı
Ölüme 5 kala...
Gülün garip dikenleri batacak! göbeğimize .
Saatin yelkovanı, yavaşlayacak ince bir dal parçasının suda batışı kadar ağır.
Uzun geceye dayanacağız, sırtımız dönük.
Ah! Yorgun yatağımız, son defa kucaklasın bizi.
Son defa örtsün üstümü kar beyaz.
Vakit geldi ölüyorum.
Belki son bir koku alırım,
Belki bir bardak su,
Acı ve son nefes kadar ağır olmalı.
Ağaçların kalbi toprakta atarmış.
Bilmezmiş, gece ve gündüz.
Akıt kanımı mezarımdan kalbine.
Kökün sarsın dört bir yanımı.
Ben, sana dönüyorum.
Belki son bir tat gelir, dilinden dilime.
Belki bir bardak şarap,
Sıcak ve son bakış kadar masum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder