Burada Çin Prensesi kaçırıyorum, sonra bulutları ısırıyoruz... Isıtılmayı bekleyen arzular ve sönmeyen aşklardan çok uzakta... merhametten nefret edercesine... ayaklanma çıkartıyorum ruhumdan beynime akan, mızraklar saplayarak ve bir çemberin merkez noktasına sıkıştırıp dış açıyı kovalamasını izliyorum... uyandırmayın...
23 Ağustos 2013 Cuma
Bitmeyen cümleler
Temiz bir gece. Gokyuzunde ince genis dev bir bulut ve ona toprak sarisi ile kirmizisi rengi veren Ay. Bir yumurta seklinde umutlu ve karisik parçalar içi. Dokundugunda yara izi birakan el ve ona eslik eden yalnizlik. Dokunmaktan korkmak, yakmaktan, incitmekten ve sirf bu yuzden gitmek en uzaga. Alinan yuku daga cikartip birakmak icin onun orda durmasini saglamak gerek tipki Ay i Dunya ya yaklastirmayan Gunes, o'nu tamamen ondan koparmiyordu. Dunya ile Ay birbirinden kopamayan ama birbirine varamayan iki insan gibi. Birbirlerine kavusurlarsa eger, bir defa yalnizca tek bir yara izi birakir gibi dokunmak ikisininde sonu olacakti. Iki insan, sominede yanan iki odun yada tanri ve insan gibi... Sonunu bilmeden ama varligini hissederek yasamak... Yalniz ama degil... Tek cevap ve tek korku "Eger" di. Bir gun... Eger bir gun... O gun eger... Bitmeyen cumleler korku dolu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder