25 Mart 2014 Salı

Daha fazla gülemiyorum

Birbirine benzeyen tarihlerden ibaret zamanlarda, bir ikizinin olduğunu rüyalarında gören bir kadın vardı. Rüyalarda yaşayan, rüyalarda ölmek isteyen bir kadındı.


Devletler var, çocukların incitmekten korktukları sarı civcivlerin iki gün içerinde tavuklara dönüştüğü fabrikalar var, tıpkı, sokakta on yaşında gördüğümüz çocukların, cesurca devlete karşı haklarını aradıkları gibi, çocukluğunu unutmuş, bir anda yediği iğne ile büyükmüş çocuklar var. Devlet iğneleri, uyuşturucu dinlerin zehri zamanı silmişte tek düze sürülere dönüştürmeye çalışmış gibi...  Ve kadın ağlamaya başladı elini gök yüzüne çevirerek tezahüratlar atan çocuğu gördüğünde. Kalabalıktı her yer, kalabalıktı sokaklar, polisler, insanlar, makineler... Karanlıktı geceler, çocuklar kirden kararmış yüzlerinin farkında değillerdi, onlar daha az farkında, daha umutlu, daha güçlüydüler. Kadın ağlamaya devam ediyordu. Çocuğu takip ediyordu. Gözünü ondan ayırmıyor, bir adımda yanı başında var olmak için her an tetikte ilerliyordu. Daha cesur, daha özgür, bağırdıkça daha çocuk hissediyordu sanki o yaşta. Kadın, çocuğu taklit etmeye başladı, onun attığı çığlıkları tekrarlıyor, onun hızında koşuyor, onun gibi zıplayarak ilerliyordu. Çocuğun kara gözleri, kara kaşları, küçük parmakları vardı. Kalabalığı ileride bekleyen yılanlar vardı. Duyamayan yılanlar gibi, kendi sözlerinden başkasını duyamayan sürüngen sürü yığınları vardı. Tuzaklar, sesler ve sislerin içinden fırlayan mermiler geliyordu. Kadın ağır çekime almış zamanı, kaderini izliyordu. Çocuk en öndekilerle beraber koşuyordu, kadın her seferinde bir adım daha geriye düşüyordu. İnsanlar tek tek yere düşüyor, kara dünyanın piyanosundan notalar yükseliyordu. Ağıtlar tüyleri ürpertiyor, insanlar bir bir bedenlerini ve dünyayı terk ediyorlardı. Kadın, kadın her seferinde bir adım daha geriye düşüyor, çocuk her seferinde bir adım daha fazladan atıyordu. Kadın çocuğu taklit etmekten vazgeçmiyor. Çocuk ölenlere dönüp bakmıyordu. Ölümün karşısında özgürlüğü ölümsüzleştiriyordu ölüme beş kala. Kadın Ölüyordu ruhunda bir adım daha geri kaldığı her saniyede. Kendi nefesinde boğuluyormuş, boyu her saniye kısalıyormuş gibi... Çocuk yere yığılıyor, kadın yere yığılıyor, çocuk ölüyordu, kadın onu taklit ediyor ve o da orada çocukla beraber ölüyordu. İkisi de mutluydu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder